FAO, GEF işbirliği Konya Havzası'nda meyvelerini veriyor
Tuba İLZE
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Küresel Çevre Fonu (GEF) desteğiyle yürütülen Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi,
- Sürdürülebilir arazi yönetimi,
- Biyoçeşitliliğin korunması ve
- İklim değişikliği
ile ilgili sorunları dikkate alarak düşük karbon teknolojilerinin benimsenmesi yoluyla Türkiye’de tarım, mera ve orman arazi kullanım yönetimini geliştirmeyi amaçlıyor.
Proje’nin uygulama alanı, Konya Kapalı Havzası. Proje, Konya havzasında dört pilot bölgede yürütülüyor:
- Ayrancı- Karaman
- Yeşil Kuşak
- Karapınar- Ereğli- Emirgazi
- Sarayönü- Cihanbeyli
Tarımsal üretim ve sulamaya oldukça bağımlı olan Konya Kapalı Havzası verimli ormanları ve tehdit altındaki bitki ve hayvan türlerini barındıran bozkırları ile de biliniyor. Proje kapsamında hayata geçirilen çalışmaları, 15 Haziran tarihinde gerçekleştirilen bir basın gezisi ile yerinde gözlemleme ve paydaşlardan, katılımcılardan dinleme fırsatı bulduk. Gezi kapsamında; Burunoba'da Çiftçi Okulları'nı, Ereğli Fidanlığı'nı, Gökcanlar Çiftliği'nde kurulan Biyogaz Tesisi'ni ve Emirgazi Kadın Kooperatifi'ni ziyaret ettik.
Projenin çok değerli çıktıları var, yazının devamında bu bilgileri sizlerle paylaşacağım. Ancak gözlemlenen en önemli değerlerden bir tanesi, her bir çalışmada çok önemli işbirliklerinin olması. Koordinasyon süreci başarı ile yürütülmüş ve sinerji yaratılmış.
KONYA HAVZASINDA 41 BİN HEKTAR BOZUK ALAN REHABİLİTE EDİLDİ
"Sürdürülebilir arazi yönetimi, düşük karbon teknolojilerinin çiftçiyle buluşturulması, yaygınlaştırılması, biyoçeşitliliğin korunması ve arazi kullanımına biyoçeşitlilik planlarının yansıtılması. amaçlarımız çerçevesinde farklı çalışmalar gerçekleştirdik" diyen FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık 2016 yılında planlama çalışmalarıyla başlayan Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi hakkında paylaştığı bilgilerden bazıları şöyle:
"Konya Havzası'nda 41 bin hektar bozuk alan rehabilite edildi. 24 bin hektar verimsiz mera ıslah edildi. 60 bin hektar tarım alanı da koruyucu tarım uygulamalarıyla verimli hale getirildi. Koruyucu tarım uygulamalarının içinde de işlemesiz tarım, doğrudan ekim tekniği var. Üretimin her aşamasında yapılması gereken zirai uygulamalar, bir kolaylaştırıcı aracılığı ile hayata geçirildi. Çiftçiler görerek öğreniyorlar ve sonucunda ürün artışı, enerji tasarrufu ortaya çıkıyorsa uygulamanın doğru olduğuna inanıyorlar. Bu metod, uygulanan her yerde başarılı oldu. Biraz zahmetli, çok iyi bir işbirliği gerektiriyor. Bu pilot uygulama sonrasında çok daha güzel gelişmeler olacağını umut ediyoruz. Konya Karaman havzası, ülkemizin tahıl ambarı. Buradaki üretimin her miktarı, çok önemli. Karaman İl Tarım Müdürüne, Konya İl Tarım Müdürüne ve ekiplerine, bizlerle işbirliği yapan çiftçilerimize teşekkür ederim. Tarlalarını açtılar, cesaret göstererek bildikleri geleneksel metodun dışına çıktılar. "
40 UYGULAMALI ÇİFTÇİ OKULU AÇILDI
Proje kapsamında Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü ve Konya Selçuk Üniversitesi'nden hocalarla çalışıldığını ifade eden Selışık, "Uygulamalı çiftçi okulları modelimiz var. Bu, FAO'nun aslında dünyada yaygınlaştırdığı ve uyguladığı bir metot ve çiftçinin aslında öğrenerek tarlada uzmanlarla çalışarak kendi sorununu tespit edip sonra da çözümünü birlikte yarattığı model. Ve bu model şu ana kadar sadece Konya'da değil, Türkiye'nin 10'dan fazla ilinde uygulandı. Bu projede de 700 kişiye ulaştık. Farklı ürünlerde, 40 uygulamalı çiftçi okulu açıldı."
PROGRAMLI SULAMA BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ
Konya, kuraklıklardan etkilenen ancak buna rağmen, su kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesi nedeniyle obrukların ortaya çıktığı bir il. "Programlı sulama bizim için çok önemliydi" diyen Selışık ortaya çıkan sonuçları şöyle ifade ediyor: "En çok su tüketen şeker pancarı ve mısırda bunu uyguladık. Özellikle bu ürünlerde yüzde 30 su tasarrufu, yüzde 30 enerji tasarrufu olurken, şeker pancarında yüzde 9 ve mısırda yüzde 30 üretim artışı sağlandı. Programlı sulama metodunda da yine uygulamalı çiftçi okulları modelimiz kullanıldı."
Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü'nden İrfan Gültekin tarlada uyguladıkları yönteme ilişkin şu bilgileri verdi "FAO'nun GEF desteği le yürütmüş olduğu proje içinde uygulamaya birlikte koyulduk. Daha önce tecrübe ve bilgiye sahip olmadığımız çiftçi okulları konsepti ortaya çıktı. Bir protokol çerçevesinde aynı grup çiftçilerle uygulamayı izleme fırsatımız oldu. Çok fazla katılımcıya birebir izah ettik. Bu lokasyonda ağırlıklı olarak sulamaya dayalı bitki yetiştirmesi yapılmakta. Doğal olarak da su kaynaklarımızın Uyguladığımız koruyucu tarım uygulamalarının diğer uygulamalara nazaran daha az su tüketimine neden olduğunu biliyoruz. Çiftimiz tarlayı sürüp ikileyip üçleyip bir kaç kez toprağı elden geçirerek işlem yapıyorlar. Bu da üretimi artırmasının yanında toprak derinliğini düşüren bir uygulama. Bizim yaptığımız işlemde ise herhangi bir şekilde toprak işleme yapılmadan direkt olarak tohumları toprakla buluşturuyoruz ve toprak üzerinde organik madde tutulmasını sağlıyoruz. Bunun da hem su tutma kapasitesine hem de biyolojik canlılığa katkı verip derinliğin artırılması yönünde olumlu sonuçlarını görebiliyoruz.
YAPILAN İŞİN KURALLARINDAN BİR TANESİ DE MÜNEVABE
Yapılan işin kurallarından bir tanesi de münevabe. Bu sistemi uygulamazsanız, tarlaya her yıl aynı ürünü ektiğiniz zaman ortaya olumsuz sonuçlar çıkabiliyor. Bu amaçla da ayçiçeği ile başladık, kışlık bir yem bitkisi ektik, üzerine fasulye ve şu anda da arpa mevcut. Çiftçimizin isteği bu uygulamayı devam ettirmek., arpayı hasat ettiğimiz anda ayçiçeği yetiştirmeyi düşünüyoruz."
Proje kapsamında bal ormanları da oluşturulmuş. Bu güne kadar 25 kişiye 10'ar adet olmak üzere arı kovanı dağıtılmış. Ayşegül Selışık "Bu önemli bir miktar çünkü onlar artık ballarını üretip pazara götürebiliyorlar ve satışını gerçekleştirebiliyorlar. Projenin ilk yıllarında Konya ve Karaman'da toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planını hazırladık ve şunu gördük ki kadınlar, karar mekanizmasına dahil olmak istiyor. En büyük eksiklik burada ve bu karar mekanizmasına dahil olmanın ve kendilerini ifade etmenin bir yolu da kooperatif ve o nedenle kooperatif bizim için önemli."
ÇALIŞMALAR, BİYOÇEŞİTLİLİĞİN DEVAMINI SAĞLIYOR
"Konya bölgesinde yapmış olduğumuz bütün çalışmalar arazi bozulmasını önlediği gibi buradaki biyoçeşitliliğin devamını sağlıyor" diyen Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Nurettin Taş, proje kapsamında köylere gelir getirici, ceviz ve badem ağaçlandırması yaptıklarını ifade ederek sözlerine şöyle devam etti "Şu an cevizlerimiz ürün veriyor. Aynı zamanda 2 bal ormanımız ve seramız var. Bal ormanı kurmakla da kalmadık, yöredeki insanlarımıza proje kapsamında arı peteği verildi. Dolayısıyla yöredeki insanların kalkınmasına destek sağlanmış oldu. Yine işlemesiz tarım diyoruz çünkü biliyorsunuz bu yöremiz kurak bölge. Çölleşmeye çok hassas. İnsanların işlemesiz ekim yapabilmesi için, 12 işlemesiz tarım aracı hibe olarak verildi. Söz konusu tarım araçlarının yanı sıra, yer altı sulama tesislerine kadar birçok çalışmanın yapıldı. Burada yapmış olduğumuz bütün çalışmalarımız, sürdürülebilir arazi yönetimine ve iklim dostu tarıma hizmet edecek çalışmaları bir bütün olarak ele almaya çalıştık. Etkin damla sulama yöntemlerini teşvik etmek amacıyla da havzada 11 elma bahçesi, 15 şeker pancarı ve 13 mısır örnek alanı kuruldu."